Kuruluş imzasının izinde…

Alpler, daha doğrusuyla Alp Sıradağları, Anadolu’da Toroslar ve Güneydoğu Asya’da Himalayalar’a kadar uzanan bir sil-
silenin hem doğal hem de kültürel açıdan önemli bir parçası. Bir ölçüde Avrupa doğasının en az 40-50 milyon yıllık doğa tarihinin tanığı. Coğrafi olarak dünya savaşlarının da tam ortasında kalan Alpler, bu özelliğiyle ‘gelişmemişliğe’ tanıklık etmesiyle önem taşıyor.

Alpler’in eteklerinde sayısız kent olmakla birlikte, öyle bir kent var ki ülkemizin tarihinde de son derece büyük öneme sahip. Lozan’dan söz ediyorum. Bir kent, bir ülke hem bu kadar her şeyin içinde hem de nasıl bu kadar tarafsız olabiliyor; bu bir sır! Sırrı aydınlatmak isteyen seyahatseverler için Lozan’da hızlandırılmış bir tur atalım.

Kenti gezerken anlaşmanın görüşmelerinin yapıldığı, otel olarak hizmet veren Beau-Rivage Sarayı’nı görmek, elbette seyahate renk ve bolca duygu katan bir deneyim oldu benim için de. Uyarmadı demeyin… Lozan’ın, Avrupa ve Türkiye’nin tarihine etki etmesi yanında belirlenen sınırlarla elbette neredeyse tüm kıtanın siyasi yapısına ve doğasına da son derece büyük etkisi oldu.

Günümüzdeyse İsviçre Alpleri’nin eteklerinde, Cenevre Gölü’nün kıyısında son derece önemli bir doğal mirasa da ev sahipliği yapıyor. Sadece Cenevre Gölü de değil… Gözünüzü gölün üstünde ufka doğru diktiğinizde müthiş manzarasıyla Alpler’in en yüksek ve karizmatik dağı Mont Blanc sizi karşılayacak.

Alpler ve göl biyolojik çeşitlilik açısından Avrupa’nın en özel yerleri arasında. 13 bin civarında farklı bitki türüne yaşam alanı sağlayan bu dağlar, mantar sevenler için de yılın özellikle bu zamanlarında son derece özel. Sonbahar ve ilkbaharda mantar türleri değişse bile kuzugöbeğine ilk kez Alpler’de rastlayıp çokça toplamıştım ben. Sonra Türkiye’de kendisinin meftunu oldum ama Alpler’de bulduğum o mantarın tadı hâlâ aklımdadır. Zira beni mantar dünyasına dahil etti kendisi.

Cenevre Gölü ise kuş türleri için son derece önemli. Sonbahar ve kış başı kuğu türlerinin, kazların ve ördeklerin arzı endam zamanı. Özellikle kuğu ve ötücü kuğu türleri göl perileri gibi sade ve bir o kadar da ihtişamlı. Üstelik insandan da kaçmıyorlar desem başım ağrımaz. Cep telefonuyla bile rahatlıkla fotoğraflarını çekebilirsiniz. Ama mutlaka bir rehber kitabınız olsun kuş türlerini tanımlamak için. Ancak o zaman her kuşun serçe, tüm ördeklerin de yeşilbaş olmadığını anlamak ve bu zenginliği izlemek mümkün oluyor.

Lozan çevresinde sizlere tavsiye edebileceğim yerler arasında Neuchâtel (Nöşatel) ilk sırada. Neuchâtel Gölü ise güzel manzara ve yansımalarla fotoğrafçılar için son derece cazip. Bu küçük kasabanın sokakları, tarihi yapıları ve butik çikolatacıları son derece ilgi çekici. Ünlü İsviçre saati üretiminin de merkezleri arasında bu küçük kasaba.

 

TRENLE ULAŞIM EN KOLAYI

Zürih ve Cenevre arasındaki Lozan’a tavsiye edeceğim en güzel ulaşım opsiyonu elbette tren. Bunun dışında özellikle Lozan ve Neuchâtel içinde bisikletle dolaşmak son derece keyif veriyor. Doğa sporları meraklıları içinse göl kenarında ve Alpler’de çeşitli zorluk derecesinde yürüyüş rotaları var. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasal ve iktisadi bağımsızlığını uluslararası alanda tescil eden kurucu Lozan Antlaşması’na ev sahipliği yapan bu kenti ve çevresini özellikle de yılın bu vakitlerinde gezmek elbette bir ayrıcalık. Gideceklere iyi keşifler ve tanıklıklar diliyorum. 

 

FONDÜ VE PEYNİR CENNETİ

Lozan üzüm ve şarap kültürü meraklıları için biçilmiş kaftan. Ayrıca Alpler dendiğinde aklımıza gelen ünlü inekleri de unutmamak gerek. Bunun için Gruyères’e gitmelisiniz. Aynı zamanda koruma altında olan bölge, ünlü Gruyère peynir çeşidinin isim babası. Güzel bir şatonun da olduğu bu küçük kasabada tarihi kaleyi ziyaret listenize ekleyin. Gruyères aynı zamanda dillere destan fondünün de başkenti. Küçük haşlanmış patateslerle servis ediyorlar. Üstüne kiraz likörü müesseseden.